İstanbul ve Milano merkezli SMD Studio'nun kurucusu Serap Korkmaz, 2008 yılından bu yana Milano'da yaşıyor. Türkiye'de ve yurt dışında çeşitli projelere imza atan ve dikkat çeken açıklamalarda bulunan Korkmaz: "İstanbul çok büyük bir şantiye alanına dönüştü... Son zamanlarda özel sektöre ve kamuya ait inşaat yatırımlarının artmasına ve kentsel dönüşüme dair girişimlerin çoğalmasına rağmen, bu durum mimari kültürümüze zenginlik olarak yansımıyor. İnşaat sayısının çokluğu ile mimarlığın gelişim düzeyinin aynı olduğunu, artan nicelik karşısında niteliğin de değer kazandığını söylemek oldukça güç" diye konuştu.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Serap Korkmaz: 1988 İstanbul doğumluyum. 2008 yılından beri de Milano'da yaşıyorum. 4 yıl önce Istituto Europea Di Design'da (IED) iç mimari tasarım eğitimimi tamamlayıp, Bovisa'da Riccardo Giovanetti Studio ile çalışmaya başladım. Daha sonra Scuola Politecnica Di Design'da (SPD) İç Mimarlık Bölümü'nde yüksek lisansımı tamamladım. Aynı süreç içerisinde Studio Mutti Architetti'de görev aldım. Milano'da uluslararası sergilerde işlerimle yer aldım. Tasarım dünyasının en önemli etkinliklerinden biri olan ve her yıl nisan ayında gerçekleşen Salone Del Mobile'de, 2013 yılında yer aldığım ve seçilmiş genç tasarımcıların ürünlerine yer verilen Satellite Sergisi bunlardan biriydi.
SMD Studio hakkında bilgi alabilir miyiz?
2014 yılının Kasım ayında iç mimarlık ve endüstri ürünleri tasarımı alanında hizmet vermek üzere kendi ofisim olan İstanbul ve Milano merkezli SMD Studio'yu kurdum. Şu an her iki kentte de yer alan ofislerimizde hayata geçirdiğimiz projelerde, hem İtalya hem de Türkiye'deki ünlü tasarımcılarla çözüm ortaklıklarımız bulunuyor. SMD, adını ailemin ve benim isimlerimizin baş harflerinden alıyor. İnsan yaptığı her işin kalıcı olmasını ya da attığı her adımın sağlam olmasını ister. Aile benim vazgeçilmez gerçeğim... Çocukken en büyük hayalim bir gün yaptığım iş ne olursa olsun SMD'yi marka haline getirmekti. Bu hedefe yönelik ilk adımlarımı atmış durumdayım.
Tamamladığınız projelere örnek verir misiniz?
Farklı ölçeklerde birçok projede yer aldım. Birkaçından bahsetmek gerekirse, İtalya'nın Lecce kentinde çiftlik restorasyonu projesi, Milano'da Riccardo Giovanetti beraberliğinde yapmış olduğum stant tasarımları, ürün tasarımları, restoran ve ofis projeleri şeklinde özetleyebilirim.
Proje hazırlık veya inşaat çalışmaları devam eden projeleriniz nelerdir?
Şimdilerde aktif halde devam eden, çalışmalarına hız verdiğimiz 500 metrekarelik bir alana projelendirdiğimiz ofis projemiz bulunuyor. Proje hazırlık aşamasında bulunan, detaylandırılmaya hazırlanan İzmir'in Buca İlçesi'nde bir toplu konut projesi ve daha küçük ölçekte yer alan Dubai'de stant tasarımı projesi de devam eden işlerimizden bazıları...
Kadronuz, ekibiniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
SMD Studio kadrosunu, kendi alanında uzman mimar ve mühendislerden oluşan, iş heyecanı konusunda amatör ruhunu koruyan, ancak talep ve beklentileri, farkını ortaya koyarak başarılı sonuçlarla taçlandıran, oldukça profesyonel bir ekip olarak tarifleyebiliriz.
Ülkemizde mimarinin gelişimine dair izlenimleriniz nelerdir?
İstanbul çok büyük bir şantiye alanına dönüştü... Hemen hemen gittiğim her sokakta yeni bir inşaatın yükseldiğini görüyorum. Mahalle kültüründen çok uzaklaşmış yaşam merkezleri, çarşı-pazar ruhunu kaybeden AVM'ler göze ilk çarpanlar... Son zamanlarda özel sektöre ve kamuya ait inşaat yatırımlarının artmasına ve kentsel dönüşüme dair girişimlerin çoğalmasına rağmen bu durum mimari kültürümüze zenginlik olarak yansımıyor. İnşaat sayısının çokluğu ile mimarlığın gelişim düzeyinin aynı olduğunu, artan nicelik karşısında niteliğin de değer kazandığını söylemek oldukça güç.
Ülke genelinde inşaat sektörünün / mimarinin son 10 yılını nasıl gözlemliyorsunuz?
Dünyadaki ekonomik kriz yaşanırken, Türkiye ekonomisini inşaat sektöründen besleyerek ayakta tutuyor. İnşaat sektöründeki bu hareketliliğin ağırlığını özel sektörün yüksek gelir kesimine yönelik konut projeleri oluşturuyor. Orta gelir grubu ve altı ile ilgili ise hala nitelikli konut açığı mevcut. Dolayısıyla inşaat sektöründeki bu hareketlilik aslında toplumsal refah düzeyini yükseltmiyor. Bu noktada sosyal konutlarla ilgili yönetim tarafından üretilen çözümlerin de yeterli olmadığı aşikar. Kentin ve yapısal çevrenin iyileştirilmesinde mimarın daha çok sorumluluk alabilmesi için yönetim erkine ve belediyelere çok iş düşüyor.
Son dönemlerde ülkemiz gündeminde olan kentsel dönüşüm çalışmalarını mimari olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tüm dünyada kentsel dönüşüm denilince akla gelen, kentteki sorunlu alanların sağlıklı ve yaşanabilir hale getirebilmesi için yıkıp yeniden yapılması, sağlamlaştırması veya dönüştürülmesi için proje üretilmesi ve uygulanmasıdır. Yani kentin dokusunu bozan sorunların giderilmesidir. Fakat, tüm bu uygulamalar yapılırken ekonomik, sosyal ve kültürel boyutlardaki yansımaların da dikkate alınması oldukça önemli. Kentsel dönüşüm binaların rant uğruna yıkılıp yeniden yapılması anlamına gelmez. Noktasal tespitlerin ötesinde, çevreyle olan ilişkilerinin daha detaylı yaklaşımlarla masaya yatırıldığı, ada bazında ele alınan, böylece toplumun daha kaliteli ve rahat bir şekilde yaşamasına katkıda bulunan, yeşil alan, otopark, oyun alanları gibi olanaklar sağlayan projelerle yaşam kalitesini yükseltebiliriz. Fiziksel koşulların yapılandırılmasıyla yükselecek hayat standartları için kullanıcıların da bilinçli ve sağduyulu olması gerekir.
İnşaat sektörünün ve mimarinin en önemli sorunları sizce nelerdir?
Bence inşaat sektörünün en önemli sorunu, ihmaller sonucu oluşan hatalar ve başarısızlıklar. Bunun yanı sıra yasaların yeterince uygulanmaması, sektördeki haksız rekabet, yapı kalitesinin bozukluğu, kaçak inşaat, ruhsata aykırı inşaat gibi hukuktaki boşlukların ya da caydırıcı yaptırım gücü bulunmayan altyapı eksikliğinin meşrulaştırdığı, fakat en temel sebebi yapı kültürünün gelişmemesi olan usulsüzlükler de sektörün diğer önemli sorunları...
Sektörün kalifiye eleman durumunu & sorununu nasıl gözlemliyorsunuz?
Geçmiş yıllarda İstanbul gibi büyük kentlerdeki konutların yarıdan fazlası, eğitimsiz ve deneyimsiz, kayıt dışı yükleniciler tarafından yapılmış. Süreçte yer alan kişilerin donanımsızlığı ortaya çıkan sonuçlarda da kendini gösteriyor. Yani arazi ya da fiziksel koşullar ne kadar iyi olursa olsun, doğru mimarlığı ortaya çıkarmak için ürünü şekillendirenler de aynı oranda bilinçli ve deneyimli olmalı.
Mimarlık eğitimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mimarlık eğitiminin Türkiye'de çok yeterli olduğunu düşünmüyorum. Özellikle son yıllarda kontrolsüzce yenileri açılan özel üniversitelerin akademik kadro ve donanım açısından yetersiz durumda olduğu malum. Bu okullardan mezun olan öğrencilerin yetersiz ve mesleğe karşı ilgisiz olduğunu gözlemliyoruz. Köklü okulların da kendini günümüz teknolojilerine duyarlı hale getirmeleri ve değişime adapte olmaları gerekiyor. Bilgi çağında dijital olanaklar eğitimin formülünü sürekli değiştiriyor.
Ulusal ve uluslararası mimarlık yarışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuzu?
Yarışmalar, özellikle mesleğe yeni adım atan mimarlar için proje edinmek adına önemli bir araç. Ödüller ise bambaşka bir konu... Elbette ki hiçbir projeyi ödül kaygısıyla yapmıyoruz. Ama ödüllerini motivasyon ve tanıtım anlamındaki katkılarını önemsiyoruz.
2015 yılı inşaat ve mimarlık sektörlerinde, gözlemlerinize göre nasıl geçmekte?
İnşaat ve mimarlık sektörlerinde her geçen yıl kalitenin arttığına ve artacağına inanıyorum. Yine de kat edilecek çok uzun bir yol var. Kısa süre önce yaşadığımız bazı toplumsal olaylar insanların kente ve mimariye olan duyarlılığını artırdı. Bu sürecin ardından meslek odalarının ve akademisyenlerin çabaları, ekonomik değişimler, muhalefet partilerin eleştirileri, halkın bilinçlenmeye başlaması gibi faktörlerin inşaat sektörü açısından olumlu motivasyonlar olduğunu düşünüyorum.
Son olarak beklentileriniz ve hedefleriniz nelerdir?
Genel olarak maalesef Türkiye'de mimarlığın hak ettiği yere geldiğini düşünmüyorum. Bir ülkenin tarihi eserlerine yeterince sahip çıkmaması zaten mimari kültürün o ülkede gelişmemiş olduğunun en net göstergesi. Özel sektör son yıllarda mimarlarla daha çok işbirliği yapmaya başladı. Mimarın adı ve saygınlığı projeler için artı değer haline geldi. Bu bile önemli bir gelişmedir. Ancak kamu hala kendi projelerinin büyük bir kısmını müteahhitlere ihale ederek yapıyor. Müteahhitler ise hiçbir nitelik gözetmeksizin çıkarlarına hizmet eden ya da en uygun fiyatlarla çalışan tecrübesiz mimarları seçiyor.
"Mimarların hak ettiği değere sahip olması için asıl görev devlete düşüyor"
Mimarlığın ve mimarların hak ettiği değere sahip olması için asıl büyük görev devlete düşüyor. Mimarlık bir ülkenin simge değerlerinden biridir; hatta o ülkenin ekonomik, kültürel ve teknolojik gücünü gösterir. Bu sebeple mimarlık hem ülke, hem de bireyler için çok önemli bir disiplindir. Meslekte arzulanan standartlara ulaşabilmek ve koşulların iyileştirilmesi için devletin öncelikle meslek sahiplerine gerekli desteği vermesi sonra halkı bilinçlendirip, mimarinin önemini vurgulaması gerekiyor.
Bunların dışında belirtmek istedikleriniz var mıdır?
İnşa süreci oldukça zahmetli bir iştir. Yetenek, yaratıcılık, bilgi ve büyük emek ister. Yeterli bilgi olmadan inşaat serüveninde başarılı olmak neredeyse imkansızdır. Çok okuyarak, seyahat ederek, uygulama yaparak ve nitelikli eğitimle bilgi artar. Bu gelişim ve tazelenme hali hayat boyu sürer ve sürekli kendimizi yenilememiz gerekir. Muğlak faktörlerin getirdiği riskleri bünyesinde barındıran, uzun soluklu ve genellikle tek seferde başarılı olma zorunluluğu olan bu süreçte şansa bırakılamayacak ehemmiyette sorumluluklar vardır. İş sağlığı ve güvenliği, olası ihmaller çerçevesinde can kaybına sebebiyet verebilir. İş ahlakı ve etik değerlerle üretimin asli olduğu süreç içerisinde elbette hatalar yapılabilir; fakat, bunları en aza indirmek için tüm detayları araştırarak, gerekli risk planlamalarını, takip ve kontrol mekanizmalarını oluşturmak gerekir.
Boytorun Mimarlık tarafından Arnavutköy’de tasarlanan Durusu Milltown projesi bölgenin konut, ticaret ve kamusal alan ihtiyaçlarını karşılama hedefiyle hayata geçiriliyor. Kişi başına düşen sosyal ala...
Devamını Gör...
Özer Ürger Mimarlık tarafından tasarlanan Güngören Gösteri Merkezi (GGM) ve Kent Parkı projesi, yapı ile çevresi arasında kurulan güçlü bağlar sayesinde İstanbul’un en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri...
Devamını Gör...
Ulusal ve uluslararası ölçekte atlı spor kulüplerine imza atan Equine Design Studio, Şile’de uluslararası yarış standartlarına uygun niteliklerde özel bir binicilik merkezi tasarladı
Devamını Gör...